Apollo… Olympos’nun yakışıklı, esmer, uzun boylu (aklınızda Lucifer’ı canlandıran Tom Ellis canlanabilir) , iyi kalpli, güçlü ve bir çok alanda yetenek sahibi tanrısı. Işık tanrısı olarak adlandırılsa da çok sayıda söylencede müzik tanrısı olmasının da altı çizilir. Olympos tanrıları onun müzik yeteneğine adeta hayrandırlar.
Bu popüler tanrı bir gün gökyüzünde bir uçtan bir uca dolaşırken devasa bir piton yılanıyla karşılaşır. Okçulukta da bir hayli yetenekli olan Apollo onu hemen oracıkta öldürür ancak vicdanı bu durumdan çok rahatsız olur. Tanrısallığının lekelendiğini fikriyle, yeryüzüne inip 7 yıl boyunca orada bi kralın çobanlığını yapmaya karar vererek, bu vicdan yükünü hafifleteceğini düşünür.
Apollo bir gün elinde lir’i dağ tepe dolaşırken, elinde oku ve yayıyla dolaşan aşk tanrısı olarak bilinen çocuk tanrı Eros ile karşılaşır. Ona “Eyy Eros senin eline bu savaş aletleri hiç yakışıyor mu? Sen istersen onları bana ver. Hem bilirsin ben attığım her hedefi anında vururum” diyerek Eros’u küçümser ve onu bir hayli kızdırır. Eros da durur mu yapıştırır cevabı “Eyy Apollo sen kimsin ya? Sen benim işimi niçin küçümsersin? Sen elbette attığın her okla hedefi vurabilirsin ama unutma benim oklarım seni bile vurabilir.” Eros bu sözleri söyleyip Apollo’nun yanından ayrılırken içinden kendisini küçümsemesinin bedelini ödeteceğine dair ant içer.
Nehir tanrısı Peneus’un güzeller güzeli su perisi kızı Daphne bir gün, güzel uzun saçlarını savurup dağ bayır dolaşıp koştururken, Apollo onu görür ve güzelliği onu cezbeder. Daphne, tıpkı Apollo’nun kız kardeşi tanrıça Artemis gibi bekaret yemini etmiş bir genç kızdır. Apollo onu büyülenmiş bir şekilde izlerken onları izleyen bir kişi daha vardır. İntikam yemini etmiş Eros!
Aşk tanrısı Eros, hemen aşk okunu çıkarır ve Apollo’yu vurarak Apollo’yu Daphne’ye oracıkta deliler gibi aşık eder. Fakat Eros’un işi daha bitmemiştir. Aşktan soğutan tahta okunu çıkarıp, onu da Daphne’nin yüreğine saplar. Böylece zaten bekaret yemini etmiş Daphne’nin kalbi yeryüzündeki bütün aşklara karşı mühürlenmiş olur.
Apollo, günlerce hayranlıkla Daphne’yi izler ta ki artık izlemek kendisine yetmeyinceye kadar… Ona dokunmak en büyük isteği olur ve bir karar verir artık onun karşısına çıkacaktır.
Daphne aniden karşısında gördüğü bu aşk dolu tanrıdan çok korkar ve soluk soluğa bir kovalamaca başlar. Daphne nefret okunun etkisiyle kaçmaya çalışırken, Apollo aşk okunun verdiği motivasyonla adeta “ya benimsin ya toprağın” diyerek kovalamaya devam eder. Artık kaçmaktan yorulan Daphne ise maalesef toprağı seçerek tanrılara yalvarır. (Bazı söylencelerde toprak ana Gaia’ya, bazı söylencelerde ise babasına) “Ey toprak ana, beni ört, beni sakla, beni koru…” Bu içten yalvarışıyla Daphne’nin vücudu yavaş yavaş ağırlaşmaya, bedeni kabuk bağlamaya, saçları ise yapraklara dönüşmeye başlar. Tam o sırada artık çok geç olsa da Apollo, Daphne’ye yetişir ve Bernini işte tam da bu sahneyi ölümsüzleştirir.
Hikayenin devamında, sevdiği kızın defne ağacına dönüşmesinin ardından hüngür hüngür ağlayan Apollo “Mademki benim karım olamadın benim ‘onur ağacım’ olacaksın. Bundan sonra ben ve tüm kahramanlar senin ağacının dallarıyla süsleyecek kendilerini. Kokulu saçlarından olan bu ağacın yaprakları yaz-kış yeşil kalacak ve ben onları taç yapacağım başıma” der. Biz de böylece Roma hükümdarlarının defne yapraklı taçlarının nereden geldiğini anlamış oluruz…
Apollo ve Daphne hikayesinin temsil ettiği durumlardan söz edilir. Şimdi gelelim onlara… Birincisi,
İffet (Daphne) ve şehvet (Apollo) arasındaki bir savaş olarak olarak yorumlanmıştır. Bir diğeri ise Ersnt Cassirer-Dil ve Mit kitabında geçmektedir. Eski Sanskritçe’de Daphne “Ahana” anlamına gelir. “Ahana” ise Sanskritçe’de “tan kızıllığı” demektir. Kendisini kovalayan Apollo ise yine Sanskritçe’de “parlaklık” anlamına gelmektedir. Bu da bize mitolojideki bu öykünün her gün yaşanılan bir olayın tasviri olduğunu anlatır. Güneşin, tan kızıllığını kovalaması…
Bernini “Apollo ve Daphne” adlı barok tarzında yaptığı eserine 24 yaşında başlar ve 3 yılda tamamlar. Çevresinde dolanarak çözümlenebilen 360 derece bir eserdir. Bu yüzden sergilendiği Galleria Borghese adlı galeride önce duvara yakın konumlandırılmış olsa da daha sonra odanın orta yerine yerleştirilmiş, bu sayede çevresinde dönerek eserin anlamlandırılmasına olanak sağlanmıştır.
Kaynaklar:
Sanatın Öyküsü – Gombrich
Mitoloji 101- Kathleen Sears
Dil ve Mit – Ersnt Cassirer
Tarihli Sanat / Merve Ayanoğlu Karadeniz
Bu popüler tanrı bir gün gökyüzünde bir uçtan bir uca dolaşırken devasa bir piton yılanıyla karşılaşır. Okçulukta da bir hayli yetenekli olan Apollo onu hemen oracıkta öldürür ancak vicdanı bu durumdan çok rahatsız olur. Tanrısallığının lekelendiğini fikriyle, yeryüzüne inip 7 yıl boyunca orada bi kralın çobanlığını yapmaya karar vererek, bu vicdan yükünü hafifleteceğini düşünür.
Apollo bir gün elinde lir’i dağ tepe dolaşırken, elinde oku ve yayıyla dolaşan aşk tanrısı olarak bilinen çocuk tanrı Eros ile karşılaşır. Ona “Eyy Eros senin eline bu savaş aletleri hiç yakışıyor mu? Sen istersen onları bana ver. Hem bilirsin ben attığım her hedefi anında vururum” diyerek Eros’u küçümser ve onu bir hayli kızdırır. Eros da durur mu yapıştırır cevabı “Eyy Apollo sen kimsin ya? Sen benim işimi niçin küçümsersin? Sen elbette attığın her okla hedefi vurabilirsin ama unutma benim oklarım seni bile vurabilir.” Eros bu sözleri söyleyip Apollo’nun yanından ayrılırken içinden kendisini küçümsemesinin bedelini ödeteceğine dair ant içer.
Nehir tanrısı Peneus’un güzeller güzeli su perisi kızı Daphne bir gün, güzel uzun saçlarını savurup dağ bayır dolaşıp koştururken, Apollo onu görür ve güzelliği onu cezbeder. Daphne, tıpkı Apollo’nun kız kardeşi tanrıça Artemis gibi bekaret yemini etmiş bir genç kızdır. Apollo onu büyülenmiş bir şekilde izlerken onları izleyen bir kişi daha vardır. İntikam yemini etmiş Eros!
Aşk tanrısı Eros, hemen aşk okunu çıkarır ve Apollo’yu vurarak Apollo’yu Daphne’ye oracıkta deliler gibi aşık eder. Fakat Eros’un işi daha bitmemiştir. Aşktan soğutan tahta okunu çıkarıp, onu da Daphne’nin yüreğine saplar. Böylece zaten bekaret yemini etmiş Daphne’nin kalbi yeryüzündeki bütün aşklara karşı mühürlenmiş olur.
Apollo, günlerce hayranlıkla Daphne’yi izler ta ki artık izlemek kendisine yetmeyinceye kadar… Ona dokunmak en büyük isteği olur ve bir karar verir artık onun karşısına çıkacaktır.
Daphne aniden karşısında gördüğü bu aşk dolu tanrıdan çok korkar ve soluk soluğa bir kovalamaca başlar. Daphne nefret okunun etkisiyle kaçmaya çalışırken, Apollo aşk okunun verdiği motivasyonla adeta “ya benimsin ya toprağın” diyerek kovalamaya devam eder. Artık kaçmaktan yorulan Daphne ise maalesef toprağı seçerek tanrılara yalvarır. (Bazı söylencelerde toprak ana Gaia’ya, bazı söylencelerde ise babasına) “Ey toprak ana, beni ört, beni sakla, beni koru…” Bu içten yalvarışıyla Daphne’nin vücudu yavaş yavaş ağırlaşmaya, bedeni kabuk bağlamaya, saçları ise yapraklara dönüşmeye başlar. Tam o sırada artık çok geç olsa da Apollo, Daphne’ye yetişir ve Bernini işte tam da bu sahneyi ölümsüzleştirir.
Hikayenin devamında, sevdiği kızın defne ağacına dönüşmesinin ardından hüngür hüngür ağlayan Apollo “Mademki benim karım olamadın benim ‘onur ağacım’ olacaksın. Bundan sonra ben ve tüm kahramanlar senin ağacının dallarıyla süsleyecek kendilerini. Kokulu saçlarından olan bu ağacın yaprakları yaz-kış yeşil kalacak ve ben onları taç yapacağım başıma” der. Biz de böylece Roma hükümdarlarının defne yapraklı taçlarının nereden geldiğini anlamış oluruz…
Apollo ve Daphne hikayesinin temsil ettiği durumlardan söz edilir. Şimdi gelelim onlara… Birincisi,
İffet (Daphne) ve şehvet (Apollo) arasındaki bir savaş olarak olarak yorumlanmıştır. Bir diğeri ise Ersnt Cassirer-Dil ve Mit kitabında geçmektedir. Eski Sanskritçe’de Daphne “Ahana” anlamına gelir. “Ahana” ise Sanskritçe’de “tan kızıllığı” demektir. Kendisini kovalayan Apollo ise yine Sanskritçe’de “parlaklık” anlamına gelmektedir. Bu da bize mitolojideki bu öykünün her gün yaşanılan bir olayın tasviri olduğunu anlatır. Güneşin, tan kızıllığını kovalaması…
Bernini “Apollo ve Daphne” adlı barok tarzında yaptığı eserine 24 yaşında başlar ve 3 yılda tamamlar. Çevresinde dolanarak çözümlenebilen 360 derece bir eserdir. Bu yüzden sergilendiği Galleria Borghese adlı galeride önce duvara yakın konumlandırılmış olsa da daha sonra odanın orta yerine yerleştirilmiş, bu sayede çevresinde dönerek eserin anlamlandırılmasına olanak sağlanmıştır.
Kaynaklar:
Sanatın Öyküsü – Gombrich
Mitoloji 101- Kathleen Sears
Dil ve Mit – Ersnt Cassirer
Tarihli Sanat / Merve Ayanoğlu Karadeniz